4Yüz - "Hepsi ile ortak yanımız yok"
Sevilen grup 4 Yüz’le Trendy’nin 300’üncü sayısına özel bir röportaj yaptık. Carousel Alışveriş Merkezi’nde gerçekleşen eğlenceli çekimde 4 Yüz üyeleri çocuklar gibi şendi!
Hepsi grubu üyeleri küçük yaşlardan beri birlikteler ve şu anda da müzik piyasasında yer alıyorlar. Siz kendinizi bir proje grubu olarak mı görüyorsunuz?
Gülnur: Sadece müzikte değil, tasarımda, ticarette yapılan işlerde de bir proje vardır. Aslında yurt dışında yapılan tüm müzik işleri de bir projedir. Madonna’nın, Michael Jackson’un yaptığı bir albüm de bir proje ürünüdür. Bu belki de Türkiye’de herkesin yaptığı ama bizim dile getirdiğimiz bir konu oldu. Hepimiz konservatuar mezunuyuz ve böyle bir işe bizi uygun buldular. Bunun için çocukluk arkadaşı olmamıza da gerek yok. Tam tersine iş yaparken birbirimizi tanımak daha iyi. İş içinde insanlar birbirlerini daha iyi tanır. Bu yüzden bizim bağlarımız belki de çok daha kuvvetli oldu. 3 yıla yakın süredir birlikteyiz. Ama sanki 15 yıldır birlikte gibiyiz. Geceli gündüzlü çalışıyoruz ve her yerde beraberiz.
Onur: Profesyonel bir iş yapıyoruz. Bu işte arkadaşlıktan öte ortaklık gerekiyor. Biz şu an 4 ortağız. En iyi dostlarım da grup arkadaşlarım. Dostluk zaten bir şekilde bir şeyler paylaştıkça ortaya çıkar. Bunun için çocukluk anılarını paylaşmaya gerek yok. Yaptığın işi paylaştığın zaman daha büyük dostluklar kurabilirsin.
Grup içinde çok fazla fikir ayrılıklarınız oluyor mu?
Didem: Hayır. Sonuçta her birimiz olgun insanlarız. Anlaşamadığımız noktalar olduğu zaman hemen konuşmaya yöneliyoruz. Tartıştığımız şeyler de oluyor ama konuşarak hemen çözüyoruz.
Onur: Eğer bir karara varılacaksa mutlaka dördümüzün ortak kararı oluyor.
Dördünüz ayrı ayrı ya da birlikte ama farklı bir projede yer almayı düşünüyor musunuz?
Gülnur: Şu anda o kadar mutluyuz ki; kendimizi hiçbir şekilde ayrı düşünemiyoruz. Tek başımıza bir şey yapmak aklımıza gelmiyor.
Didem: İleride birlikte yapacağımız farklı projelerimiz tabii ki olacak. Konserlerde sahneye çıktığımızda o kadar mutlu oluyoruz ki... Heyecanlanıyorsak da birlikte paylaşıyoruz. Bu çok güzel bir duygu.
İlkay: Albümümüz ilk çıktığında dizi teklifleri çok geldi. Ama o zamanlar daha yeni olduğumuz için ilk albümde insanların bizi müzisyen kimliğimizle tanımalarını istedik. İkinci albümde teklifler daha da yoğunlaştı. Biz çok iyi bir proje yapmak istiyoruz. Televizyon konusunda da, müzikte olduğu gibi çok iyi bir şey yapmak istediğimiz için ince eleyip sık dokuyoruz. En iyi senaryo, en iyi proje ve en iyi iş karşımıza geldiğinde yer alacağız.
Grup kurulmadan önce aranızda dizi veya reklam filminde oynayan var mıydı?
Onur: Ben daha önce reklamlarda oynadım. Zaten bizim grubumuzun hep şöyle bir özelliği vardı; bu dörtlüyle birlikte yol alınsın ve bitmeyen bir proje olsun diye düşünüldü. Çok şanslıyız ki hocalarımız tarafından sevilen kişiler olduk. Sonrasında aldığımız kararlar ve attığımız her adım ortak oldu. İlk albümümüz tamamen bizim istediğimiz doğrultuda gerçekleşti ve bizim planlarımız çerçevesinde ilerledi. İkinci albüm bir yıl sonra çıktı. Bu da planlar dahilinde bir şeydi. Bu anlamda attığımız her adım için haftada bir toplantı yapıyoruz ve eksiklerimizin üzerine gidiyoruz. Her şey planlandığı gibi gitmeyebiliyor ama bir şeyi çok istersek de mutlaka başaracağımıza inanıyoruz. Bu planlar doğrultusunda daha emin adımlarla ilerliyoruz. Biz aynı zamanda görsel bir şov yapıyoruz. Katıldığımız programlarda ve konserlerde daha çok şovlarımızla kendimizden bahsettiriyoruz. Daha önce hepimizin amatör deneyimleri oldu.
Grubunuz kurulmasaydı tek tek müzik hayatına atılmayı düşünür müydünüz?
Gülnur: Düşünürdük. Sonuçta hepimizin hayatı müzik. Tek tek olur muydu bilmiyorum ama sonuçta müzikte ya da sanatın farklı dallarında yer alabilirdik. Eğer grup olmasaydık belki ben bölümüm gereğince oyunculuk üzerine gidebilirdim.
Didem: Ben de kesinlikle şarkı söylerdim. Onun yanı sıra hala okuyorum ve aynı zamanda iç mimarlık yapıyorum. Hem iç mimarlığa devam ederdim, hem de müzikle ilgilenirdim.
Onur: Biz her zaman şunu da söylüyoruz. 4 yüz 4 ayrı solistten oluşan bir grup. Aslında hepimiz ayrı ayrı albümler de yapabilirdik. Bu bir tercih meselesi. Grup olma fikri sadece dört kişinin bir şey yapmasından da öte. Dört kişi bir araya geldiğinde ortaya çıkan müzik daha farklı oluyor ve biz bunu başarmaya çalışıyoruz. Hepimizin zaten geçmişinde müzikal eğitim olduğu için, müzikale yatkın olduğumuz biçilmez bir kaftan oldu. İlkay da aynı zamanda besteci. Bir şarkı yaptığı zaman, grup halinde söyleneceğini düşünerek hareket ediyor.
İlkay: Zaten ben müziğin içinde doğdum. Bu proje olmasa da solo veya herhangi bir müzik projesinin içinde olurdum.
Onur: Ama iyi ki bu projedeyiz.
Geleceğe dair projelerinizden biraz bahseder misiniz?
İlkay: İkinci albümümüz yeni çıktı. Onun heyecanı var. Televizyon projelerimiz, konserlerimiz olacak. Bir diğer konu da kısa bir süre önce yurtdışından bizimle bir röportaj talebinde bulunuldu ve yapılan röportajı “Avrupa’nın tercihi 4 Yüz” başlığı altında yayımladılar. Bu da bizi çok mutlu etti.
Didem: Avrupa’daki birçok kişiden mail alıyoruz. Bizi Eurovision’a çok yakıştırıyorlar. Biz de çok sıcak bakıyoruz. Böyle bir platformda yer almayı çok istiyoruz. Zaten Gülnur’un Grup Safir’le birlikte 2002 yılında bir Eurovision deneyimi var. O da inanılmaz bir ortam olduğunu söylüyor. Dereceye girsek de girmesek de o atmosferi yaşamak gerçekten çok güzel. Biz de Gülnur’la böyle bir deneyimi birlikte yaşamak istiyoruz.
Onur: Ayrıca tabii ki ülkemize derece getirmek istiyoruz. Biz hem sesimizle, hem şovumuzla Türkiye’ye iyi bir derece getireceğimize inanıyoruz.
Didem: Orada politik olayların olduğunu da biliyoruz. Ama önemli olan kendimizi göstermek, ispatlamak ve ülkemizi temsil etmek.
Gülnur: Güzel bir şey yaptığın zaman karşındaki ister istemez sana oyunu gönderir. Bizim işimiz de sahnede görsel bir şov yapmak. Bunun eğitimini aldık ve yapıyoruz. Orada da bunu tüm dünyaya göstermek istiyoruz.
Eurovision’da seçeceğiniz şarkı Türkçe mi olur yoksa İngilizce mi?
Onur: Türkçe olur. İnsanların, ne anlattığını bilmesi çok önemli. Türkçe’yi de bilmedikleri için anlayamıyorlar ama biz bir şeyi anlatırken sadece dille değil, yaptığımız şovla ve görsellikle gösterebileceğimize inanıyoruz. İngilizce şarkı söylemekle Türkçe şarkı söylemek çok farklı. Türkçe şarkıdan ayrı, İngilizce şarkıdan ayrı lezzet alabilirsin.
Gülnur: İngilizce şarkı söylemek çok daha kolay. İngilizce’de vokal sesleri çok rahat. Türkçe söylemek çok daha zor. Türkçe’yi eğer güzel söylersen karşıdaki kişi ayrı bir tat alıyor. Bu yüzden Eurovision’a gidersek mutlaka Türkçe şarkı söylememiz gerekir.
Sahne kıyafetlerinizi nasıl seçiyorsunuz?
Didem: Sahne kıyafetlerimiz dikiliyor. Genelde Süleyman Yüksel tasarlıyor. Ama artık Gülnur ve ben de karar veriyoruz.
Gülnur: İkinci albümde daha spor giyinmeye karar verdik. Bunları da diktirmeye gerek yok. İhracat yapan birtakım firmalar keşfettik. Onların da üzerini boncuklarla süslüyoruz.
Olmazsa olmazlarınız, prensipleriniz nelerdir?
Gülnur: Yalan olmamalı, ego olmamalı, dürüstlük olmalı. Bizim aramızdaki en güzel şey açık olmak. İçinde tutup tutup en sonunda patlamaktansa biz böyle bir bakışla veya bir dürtmeyle birbirimizi frenliyoruz.
Didem: Artık birbirimizi tanıyoruz da. Mesela Gülnur’un ifadesinden neye bozulduğunu anlarım.
Onur: Bir de plan olmalı. Biz buluştuğumuz zaman mutlaka bir şey tartışıyoruz. Ortaya bir fikir atılıyor ve onun üzerinde saatlerce konuşuyoruz.
İş dışında da zamanınızın çoğu birlikte geçiyor mu?
Onur: Bizim düzenli bir iş saatimiz olmadığı için, genelde hep birlikteyiz. Çok boş kaldığımız zaman da yine buluşup sinemaya gidiyoruz.
Didem: Evet son zamanlarda en çok bunu yapıyoruz. Aynı zamanda sevdiğimiz birçok sanatçının da konserlerine gidiyoruz.
Birbirleriyle çok vakit geçiren insanlarda genelde duygusal yakınlaşmalar olabiliyor. Siz de de böyle bir şey olabilir mi?
Gülnur: İlk günden beri aramızda ne böyle bir iletişim ne de etkileşim oldu. Aramızda öyle bir şey olsa zaten işimiz de yürümez.
Didem: Bazı hayranlarımız bizi yakıştırıyorlar. Teşekkür ederiz. Ama biz gerçekten kardeş gibiyiz. Genelde Onur’la beni, İlkay’la da Gülnur’u çok yakıştırıyorlar. Ama öyle bir şey yok.
Sevgililerinize, diğer grup üyelerinin tavrı nasıl oluyor?
Onur: Hepimizin bir özel hayatı var ve buna kimse karışamaz. Onların hayatına girecek insan benim için çok önemlidir. Hiçbir şekilde yargılamam.
Didem: Katılıyorum.
Gülnur: Ben de katılıyorum.
Hayranlarınızdan nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Didem: İnanılmazlar. Onları gerçekten çok seviyorum. O kadar şekerler ki; bazen aklımıza gelmeyecek şeyler söylüyorlar. Mektup yazar gibi sayfalarca mail yazıyorlar. Hayranlıkla okuyorum onları.
Gülnur: Onlarla mailleşmek, yaptığımız işleri beğenmeleri çok güzel. Hepimizi ayırt etmeden çok seviyorlar. İyi ki varlar.
Onur: Bizi hiçbir zaman yalnız bırakmıyorlar. Biz onlardan enerji alıyoruz, onlar bizden enerji alıyorlar. Grup çıkarken; “7’den 70’e hitap edeceğiz” demiştik. Şu anda istediğimiz kitleye hitap ettiğimiz için çok mutluyuz. İlk albümümüzde daha çok çocuklar dinliyor imajı verildi. İkinci albümümüzle birlikte herkesin dikkatini biraz daha çekmeye başladık. Herkese hitap edebildiğimiz için çok mutluyuz.